Uzun zamandır buralarda takılmıyorum. Bir anlamda uzun zamandır içimi doyasıya dökmüyorum, hiç kimseye sözümü kesme fırsatı tanımadan.
Bu sefer diğer yazılarımdan farklı bir yazı yazacağım; günlük hayatın içinden, hatta tam ortasından ama soyut bir konu bu sefer konumuz. Güven duygusu...
Sizde durumlar nasıl bilmiyorum ama benim en önem verdiğim şeylerden biri karşılıklı güvendir. Kolay güvenmem hiç kimseye durduk yere. Söz konusu insan ister ailemden ister arkadaşlarımdan olsun, ister 1 aydır ister 1 yıldır tanıyor olayım, güvenemem öyle pat diye her sözüne.
Ben dobra bir insanım. Hiçbir şeyi kolay kolay içime atmam, içimde tutmam. Birine mi sinirlendim? Gider yüzüne patlarım, arkasından konuşmam. Birinin benim hakkımda bir şey dediğini mi duydum? Gider gözlerinin ta en derinlerine bakar hissettiririm onun düşündüğü kadar budala olmadığımı. Karşı taraftan da aynı şeyleri beklerim ama. Arkamdan konuşacağına adam ol, gel karşımda dimdik dur ve sorunun neyse söyle. Sağda solda hakkımda atıp tutup da sonra gelip bana iyi arkadaş numaraları kesme. Etraftaki tek beyni olan yaratık sen değilsin unutma, herkes göründüğü kadar saf da değil salak da!
Şu zamana kadar etrafımda bin çeşit insan oldu: Adam gibi adamlar, ergenler ve bir ömür ergen kalanlar, iki yüzlüler, yüzsüzler, arkadaşı için tüm dünyayı karşısına alanlar, dünyanın kendi etraflarında döndüğünü sananlar, gözünü para hırsı bürüyenler, gözünü başarı hırsı bürüyenler, uyuşturucu kullananlar, alkolikler, sigara içmeyi racon kesmek sananlar, sonuna kadar aşık olanlar, aşkla cinselliği karıştıranlar, lezbiyenler, gayler, aşırı dinciler, aşırı ateistler...
Ön yargılarım yoktur, her insanla oturup sohbet edebilirim. Hepsinin gözünden bakabilirim dünyaya. Ama hepsi olamam. Yüzsüz olamam mesela çünkü utanma duygum var, kendimden utanırım başkasından değil. Paranın da başarının da ne demek olduğunu iyi bilirim: İkisinin de fazlası zarar, kararında olacak olacaksa. İnsanlara da güven verebildiğimi düşünürüm. Gelip birçok insan bana özelini anlatıyor, fikrimi soruyorsa demek ki bunu hissettirebiliyorum. Üniversiteye gelirken insanları artık tanıdığımı düşünürdüm. Çok yanılmışım. Her tarafta bin bir yalan bin bir dolan. Çeksen belgesel olur. Hakkında yanıldığım çok insan oldu evet ama hakkında haklı olduğum da varmış bi hayli, gördük zamanla.
Benim anlamadığım neden birçok insanın dürüstlükten bu kadar uzak olduğu. Hani siz yalan söylüyorsunuz da karşınızdakilerin hiçbiri hiçbir şey anlamıyor ya, hah işte yok öyle bir dünya! Herkes her şeyin farkında, asıl uyuyan asıl aptal durumuna düşen sizsiniz ama haberiniz yok maalesef.
Aldatmak mesela... Neden aldatır insanlar birbirlerini? Aldatmak hafife alınacak bir şey değildir. Küçüğü, büyüğü de olmaz. Eğer karşındakinden aldatacak kadar vazgeçebilmişsen, eğer karşındakinden onu aldatacak kadar nefret ediyorsan ne işin var hala onunla? Anlamıyorum. Hiçbir zaman da anlamayacağım. Eğer aşk herkesin söylediği gibi dünyadaki en yüce duyguysa, o zaman aldatmak da dünyadaki en aşağılık duygu. Aldatan da şerefsizin ta kendisi! Aldatan kadınları gördükçe hemcinslerimden, aldatan erkekleri gördükçe de ilişkilerden soğumamak elde değil.
Ben karşımda duran insana sonuna kadar güvenebilmek istiyorum her konuda. Ne olursa olsun bana doğruyu söyleyeceğinden, bir şey saklamayacağından emin olmak... Çünkü ben böyleyim işte. Sevdiğim insanın hiçbir kötü özelliği olmasın istiyorum. Kafamda ona dair hiç bir soru işareti kalmasın, arkamı döndüğümde içim rahat olabilsin istiyorum. Bu yüzden belki bazen bunaltıyorum, belki de bunalıyorum ama elimde değil. Birisi bana yalan söylediğinde ya da benden bir şey sakladığında iyi niyetimin kullanıldığını, aldatıldığımı hissediyorum ve güven duygum da tamamen yerle bir oluyor. En sonunda da sanırım herkeste aynı şey oluyor; güvendiklerimizin sonuna kadar arkasında dururken, güvenimizi yıkanları sonsuza kadar hayatımızdan çıkarıyoruz. En azından ben öyle yapıyorum, şimdilik...